
Seyyid Kutup Kimdir? (Biyografi)
Seyyid Kutub: Kalemiyle Cihad Eden Şehid Müfessir
Seyyid Kutub (1906 - 29 Ağustos 1966), modern dönemin en etkili tevhid davetçilerinden biri olup, fikirleri ve eserleriyle ümmetin yeniden dirilişine önderlik etmiş, tevhid akidesi uğruna canını feda etmiş mütefekkir bir Müslümandır. Kur’an’ın sadece bir bilgi kitabı değil, hayatı yöneten bir hüküm kaynağı olduğuna iman ederek, tağutî sistemlere karşı İslam’ı hâkim kılma mücadelesi vermiştir.
Köyde Başlayan Hayat, Kur’an’la Tanışma
Seyyid Kutub, 1906 yılında Mısır’ın Asyut vilayetinin Musha köyünde doğdu. Fakir bir aileye mensup, ancak Kur’an’a bağlı bir çevrede büyüdü. Henüz 10 yaşında Kur’an’ı ezberledi. Mısır’daki geleneksel eğitim sistemini tamamladıktan sonra Kahire’ye giderek Darü’l-Ulûm’da edebiyat eğitimi aldı. Uzun yıllar boyunca edebiyat eleştirileri, şiirler ve denemeler yazdı.
Fakat bu dönem onun için sadece bir geçiş süreciydi. Batı düşüncesiyle tanıştı, modern akımların iç yüzünü gördü ve sonunda Kur’an’a yeniden, bu kez hidayet ve yöneliş için sarıldı. İşte bu dönüşüm, onu halkı bilinçlendiren değil; ümmeti yeniden inşa etmeyi amaçlayan bir davetçiye çevirdi.
Kur’an’ı Hayata Hâkim Kılmak: Tevhid Akidesinin Yükselişi
Seyyid Kutub’un en önemli eseri olan "Fi Zılali’l-Kur’an" (Kur’an’ın Gölgesinde) tefsiri, Kur’an’ın bir hayat nizamı olduğunu ve yalnızca inançları değil, yönetim biçimini, hukuk sistemini, toplumu ve tüm hayatı kuşattığını açıkça ilan eder.
“Kur’an, sadece bireylerin ahlâkını düzeltmek için değil; hayatı Allah’a kulluk üzere düzenlemek için inmiştir.”
Seyyid Kutub, bu çizgide sistemi reddeden, bâtıl düzenlerle barışmayı “şirk” olarak gören bir bakış geliştirdi. Ona göre:
-
Demokrasi: Hakkı değil, halkın hevasını ölçü alır.
-
Seküler sistemler: Allah’ın hükmünü bir kenara atar.
-
Küfür düzenleri: Müslümanın içinde eriyip gitmemesi gereken sahte otoritelerden ibarettir.
O artık açıkça diyordu ki:
“Ya Allah’ın hükmü ya da hiçbir şey.”
İmtihan ve Tevkif: İslam'a Karşı Savaşın İç Yüzü
Seyyid Kutub, bu fikirleriyle Nasır rejimini ve tüm seküler tağutî düzenleri karşısına aldı. Mısır’da İhvan-ı Müslimin saflarına katıldı ancak örgütsel değil, akidevi bir çizgiyle hareket etti. 1954’te tutuklandı. 15 yıl hapis yattı. Hapiste, Kur’an’ın Gölgesinde adlı tefsirinin büyük kısmını yazdı.
1965’te yeniden tutuklandı. Bu sefer “yönetimi yıkmaya teşebbüs” suçlamasıyla yargılandı. Mahkemedeki savunması ise onun izzetli duruşunun ve davet çizgisinin bir özetidir:
“Benim suçum, Allah’tan başkasının hükmetmesine karşı çıkmamdır. Eğer bu suçsa, ben bu suçu işlemeye devam edeceğim.”
Şehadet: Bir Davetin Mührü
29 Ağustos 1966 sabahı, Seyyid Kutub idam sehpasına çıkarıldı. Kendisinden özür dilemesi istenince cevabı netti:
“Parmakla işaret ettiğim hak yoldan sapmam. Kelime-i Tevhid’in bedeli varsa, onu da canımla öderim.”
O, Kur’an uğruna asıldı. Ama onun cümleleri darağacından sonra binlerce gencin gönlünde kıyam etti. Ümmetin bağrında bir şehid olarak ebedileşti.
Mirası ve Bugüne Bıraktığı Mesaj
Seyyid Kutub, günümüzde hâlâ kimi yumuşak dilli davetçilerin rahatsız olduğu bir isimdir. Çünkü:
-
O, sistemi ıslah edelim demedi,
-
İslâm’ı rejime entegre edelim demedi,
-
“Ya tevhid ya da şirk” dedi.
-
“Ya Allah’ın hükmü ya da tağutun düzeni” dedi.
Bugün ümmetin gençlerine düşen, onun gibi Kur’an’ın gölgesinde yaşamak, hakkı açıklamakta korkusuz olmak ve “iman ettim” demekle yetinmeyip yaşayan bir akideye sahip olmaktır.
Yorumlar
Yorum Yaz